-gargara
8 Haziran 2012 Cuma
Unutmak
Yemek yiyorum. Birden aklıma kötü bir şey yaptığım geliyor. Göğsümden
yukarı doğru sanki biri bastırıyor. Yutkunamıyorum. Duraklıyorum ve
hemen etrafıma bakıyorum. Kötü bir şey yaptığımı biliyorum ama ne
olduğunu hatırlayamıyorum. Kendi kendime "hatırlatma, hatırlatma"
diyorum. Rengim solmaya başlıyor. Gitgide daha da çok birleşiyor
parçalar kafamda. Bir anda bir cafede oturduğumu farkediyorum. Etrafıma
tekrar bakıyorum. Yanımda arkadaşlarım. Dönüyorum birine "konuyu
değiştir!" diye bağırıyorum. Anlamıyor "ne?" diyor. "Konuyu değiştir
konuyu!" diyorum. Hala anlamıyor, boş boş suratıma bakıyor. Kafamın içinde solucanlar,deliği arıyorlar. "Sanki" diyorum, "sanki şu konu hakkındaydı". Arkadaşıma dönüp "aklıma kötü bir şey geldi, kafamı dağıt" diyorum.Anladım der gibi kafasını sallıyor, "Sen ne yemek söylemiştin?" diye soruyor. "Dürüm, kaşarlı tavuklu dürüm..."
11 Nisan 2012 Çarşamba
Kısaca ilk günlerim
İstanbul'a ilk geldiğimde, bir yerden başlamak lazım dedim kendi kendime, edebi edebi gevelendim bir süre. Halbuki ay beni burada da takipliyordu. Sonra izlediğim ilk filme kitap yazdım, tam tamına yüz kırk karakter. Kusursuz insanları anlatan filmde umutsuz oyunları yazmıştım. Ertesi günü terfi edip bir kat daha çıktım kerpiçten evime. Üst düzeydim artık, okuduğum her hikayeden bir anlam çıkarmaya çalıştım.
Makarn Adeon
Makarn Adeon
10 Nisan 2012 Salı
Harabe Bir Ev
Sürekli sevişip, sürekli terk etmeyi huy edindin.
Bu sefer durmayı, yanıma oturmayı denemelisin.
Öyle bir otur ki, harabeye dönsün sıcak evimiz.
Bu sefer korkmadan, kaçmadan savaşmayı denemelisin.
Sürekli konuşmayı, sürekli susturmayı huy edindin.
Bu sefer susmayı, beni dinlemeyi denemelisin.
Öyle bir sus ki, sessizliğim sıkıcı gelmesin.
Bu sefer kaybolmayı, usulca uyumayı denemelisin.
Sürekli yalanları, inkarları kendine huy edindin.
Bu sefer gerçeği kabullenmeyi, sevmeyi denemelisin.
Öyle bir kabullen ki, kimse seni vazgeçiremesin.
Ah! Bu sefer, bu sefer sevmeyi denemeliydin.
Makarn Adeon
Bu sefer durmayı, yanıma oturmayı denemelisin.
Öyle bir otur ki, harabeye dönsün sıcak evimiz.
Bu sefer korkmadan, kaçmadan savaşmayı denemelisin.
Sürekli konuşmayı, sürekli susturmayı huy edindin.
Bu sefer susmayı, beni dinlemeyi denemelisin.
Öyle bir sus ki, sessizliğim sıkıcı gelmesin.
Bu sefer kaybolmayı, usulca uyumayı denemelisin.
Sürekli yalanları, inkarları kendine huy edindin.
Bu sefer gerçeği kabullenmeyi, sevmeyi denemelisin.
Öyle bir kabullen ki, kimse seni vazgeçiremesin.
Ah! Bu sefer, bu sefer sevmeyi denemeliydin.
Makarn Adeon
6 Nisan 2012 Cuma
Önemli Tarihler ve Yerler
??.07.2011 - ekvator
22.12.2011 - merdiven altı (dünyayı kurtardığımız yer)
22.03.2012 - kadıköy (bank)
05.04.2012 - ekvator
25 Mart 2012 Pazar
İstikrarsızlık Problemi
Halk arasında daha çok cinsel açıdan ele alınan bu problem aslında daha derin bir anlam içermektedir. İnsanlar bilmelidir ki istikrarsızlık aslında istikrarı sağlayamamak demektir. Yani her konuda. Buna cinsellikte dahil, her gün koşacağım spor yapacağım deyip yapamamakta...
Bu problem insanlığın %99.9'un da bulunur. %0.1'lik kısım kurallı insanlar kısım diye nitelendirdiğimiz, ailesi tarafından sert disiplinli bir ortamda yetiştirildiklerinden sonunda her gününü planlayan yanından ajandalarını ayırmayan insanlar. Onlardan olmak iyi bir şey. Kurallı yaşamak plan yapmak güzel bir şey. Ama bunu aileleri onlara öğretti diye yapmaları, işte burada bir sıkıntı var. Disiplinli olmayı, düzene kavuşmayı kendi keşfeden insan her zaman daha yaratıcı ve pratik olur. Hayatını düzene sokar, planlar. Sıkıştı mı planı doğaçlama değiştirir, pratik yaratıcı bir çözüm getirir.
Şimdi asıl problemimize geri dönerim. Bu %99.9'luk kısmın %70'si bunun farkına varıp düzenli olmaya çalışır.
Bu %70'lik kısmı da üçe bölelim.
1-)Planlı yaşayacağım deyip deyip bir türlü plan yapmayarak, sözü havada bırakanlar.
2-)Planı yaşayacağım deyip, kendisine bir plan hazırlayıp, ilk gün planı harfi harfine uygulayıp günden güne düşerek, tökezlediği an bırakanlar, ve hep en başa dönenler.
ve son olarak örnek insanımız:
3-)Planlı yaşamaya karar verip, planını yapıp ona tökezlemelere karşı bile sadık kalmayı başaranlar.
Şimdi çoğu insan 2. kategoride yer alıyor. Ondan sonra 1. kategori ve son olarak çok nadir bulunan başarılı insanlar: 3. kategori.
En baştan bahsettiğimiz istikrarsızlık problemi yani istikrarı sağlayamayarak kendi planını bozan insanlar için verilebilecek tek bir öneri var. "Tökezlemeleri azaltmak".
Peki nedir bu tökezlemek?
Tökezlemekten kastım, plandaki bir işin aksaması ve gerisinin domino taşları gibi düşmesi. Domino taşlarını yanlışlıkla düşürebilirsiniz ama kurtarabildiğiniz yere kadar koşup düşen taşı durdurmak sizin elinizde ne de olsa.
Sonuç olarak, 3. kategoriye girmek sizin elinizde. Bir deneyin, iki deneyin, ama pes etmeyin.
Hayatınızı programlayın. Programı takip edin. Doğaçlama çalışın bazen. Ama bir düzene girip yapmak istediğiniz şeyleri yapın artık.
(Çok öğütvâri oldu ama bir nevi kendimi uyarmak amaçlıda yazılmış bir yazı, ego tatmini olarak düşünülmesin)
Gargara
Bu problem insanlığın %99.9'un da bulunur. %0.1'lik kısım kurallı insanlar kısım diye nitelendirdiğimiz, ailesi tarafından sert disiplinli bir ortamda yetiştirildiklerinden sonunda her gününü planlayan yanından ajandalarını ayırmayan insanlar. Onlardan olmak iyi bir şey. Kurallı yaşamak plan yapmak güzel bir şey. Ama bunu aileleri onlara öğretti diye yapmaları, işte burada bir sıkıntı var. Disiplinli olmayı, düzene kavuşmayı kendi keşfeden insan her zaman daha yaratıcı ve pratik olur. Hayatını düzene sokar, planlar. Sıkıştı mı planı doğaçlama değiştirir, pratik yaratıcı bir çözüm getirir.
Şimdi asıl problemimize geri dönerim. Bu %99.9'luk kısmın %70'si bunun farkına varıp düzenli olmaya çalışır.
Bu %70'lik kısmı da üçe bölelim.
1-)Planlı yaşayacağım deyip deyip bir türlü plan yapmayarak, sözü havada bırakanlar.
2-)Planı yaşayacağım deyip, kendisine bir plan hazırlayıp, ilk gün planı harfi harfine uygulayıp günden güne düşerek, tökezlediği an bırakanlar, ve hep en başa dönenler.
ve son olarak örnek insanımız:
3-)Planlı yaşamaya karar verip, planını yapıp ona tökezlemelere karşı bile sadık kalmayı başaranlar.
Şimdi çoğu insan 2. kategoride yer alıyor. Ondan sonra 1. kategori ve son olarak çok nadir bulunan başarılı insanlar: 3. kategori.
En baştan bahsettiğimiz istikrarsızlık problemi yani istikrarı sağlayamayarak kendi planını bozan insanlar için verilebilecek tek bir öneri var. "Tökezlemeleri azaltmak".
Peki nedir bu tökezlemek?
Tökezlemekten kastım, plandaki bir işin aksaması ve gerisinin domino taşları gibi düşmesi. Domino taşlarını yanlışlıkla düşürebilirsiniz ama kurtarabildiğiniz yere kadar koşup düşen taşı durdurmak sizin elinizde ne de olsa.
Sonuç olarak, 3. kategoriye girmek sizin elinizde. Bir deneyin, iki deneyin, ama pes etmeyin.
Hayatınızı programlayın. Programı takip edin. Doğaçlama çalışın bazen. Ama bir düzene girip yapmak istediğiniz şeyleri yapın artık.
(Çok öğütvâri oldu ama bir nevi kendimi uyarmak amaçlıda yazılmış bir yazı, ego tatmini olarak düşünülmesin)
Gargara
20 Mart 2012 Salı
Korku
Korkudan tükürdüm yere. Beni ciddiye alsınlar, biraz olsun tırssınlar diye. İşe de yaradı. "Tükürdüğüm yer kurumadan siktirin gidin." dedim.
Makarn Adeon
Makarn Adeon
19 Mart 2012 Pazartesi
Karanlıklar sokağı
Tek istediğim bir gülücük
Bir mutluluk belirtisi
Hüznün olduğu yerde bana yer yok
Bu karanlıklar sokağında
Tek istediğim bir ışık
Bir umut belirtisi
-Gargara
-Gargara
18 Mart 2012 Pazar
03:00
Saat üçe doğru farkına vardı yalnızlığının. İkinci şişenin sonuna geldi ve bir müddetliğine düşünmeyi bıraktı. Masanın üstünde ters bir şekilde duran kitabı aldı ve ilk satırları okudu: "Kederin yüce Sinası'nın doruğuna yükselerek, oradan, oradan düşmek, ölmek istiyorum."Kitabı kapattı ve sürekli olarak planladığı, kafasında kurgular yaptığı ancak bir yerlere not etmediği için sürekli unuttuğu ve bu sebeplerle yazmaya bir türlü başlayamadığı kitabı geldi aklına. Bir anda hayal ettiği karakterler canlandı beyninde, yeniden düşünmeye başlamıştı ve sürekli olarak zavallı adamlar kurguladığının farkına vardı. Alkolik, psikolojik problemleri olan, uyuşturucu bağımlıları herkesin dikkatini çekerdi. Böylece yazacağı kitap milyonlara ulaşır ve zengin olurdu. Bütün bunları düşündüğü an kendi hayal dünyasındaki karakterlerden biri oldu. O zavallı adam ilginç bir şeyler yazıp zengin olabilmek varken, Sinası'nın doruğuna yükselerek, oradan düşerek öldü. Sadece dikkat çekebilmek için.
Makarn Adeon
Makarn Adeon
Ölüm Korkusu
İnsan bir garip hayvandır ki her şeye alışır. Her alışamadığı şeyden korkar. Hatta bazı kez o kadar korkar ki ölümü dünyada yaşamaya tercih eder. Büyük bir olasılıkla ölüm korkusunun bütün insanları kaplaması da ölümün bir kişiye bir kere gelmesi nedeniyle alışmanın mümkün olmamasındandır.
(Namık KEMAL - İntibah adlı eserinden alıntıdır)
-Gargara
Şansa bak
Bir gün ormanın birinde,
bir ağaca asılı bal kovanında,
iki tembel işçi arı varmış.
Derken birinci işçi arı diğerine demiş ki,
"Vız vız vız, vız vız, vız vız."
Eee tabi diğer arıda katılmış bizim arıya katılmış.
Hep çalış çalış nereye kadar.
Kraliçeyi görüp ondan tatil için izin isteyeceklermiş.
Sansa bak ki kraliçe o gün yakınlardaki diğer kovanın kraliçesini yemeğe çağırmış.
Bizim işçi arılarda bunu öğrenmiş.
Fırsattan istifade, kraliçe yemek sırasında mutlu olur, bizimkilere tatili verir umuduyla,
gitmişler kraliçenin görüşme odasına, başlamışlar beklemeye.
Ne desek ne desek diye düşünürken bir anda kapılar açılmış, trampetler çalmaya başlamış.
İçeri büyük vızıltılarla komşu kovanın kraliçesi girmiş.
Bizim gariban işçiler hayatlarında sadece bir kere kraliçe arıyı gördükleri için,
komşu kovanın kraliçe arısını sanmasınlar mı kendi kraliçeleri.
İzin istemek için konuya girmeden önce biraz kraliçemizi pohpohlayalım ki
izni kolay kapalım mantığıyla, vızır vızır başlamışlar güzel laflara.
"Ey koca dünyanın en güzel kraliçesi, dağların efendisi, göklerin tanrıçası,
merhametli annesi. Sen ki bizi biz yaptın, sen ki bize can verdin, bize değer verdin,
biz seni diğer her şeyden çok seviyoruz. Sen bu ormanın tek kraliçesin bizim için.
Ey kraliçemiz bize izin ver ki sana dünyanın en güzel hediyesini bulmak için bir yolculuğa çıkalım"
derken, komşu kraliçe gülmeye başlamış.
Bizim işçi arıların arkasında oturan kendi kraliçeleri de her şeyi duymuş.
Bizimkiler anca arkalarını dönünce olayın farkına varmışlar tabii.
Yerin dibine girmişler utançlarından. O andan sonra lafı da çeviremezler,
çünkü ne yapsalar, ne deseler iyice batacaklar.
Kendi kraliçeleri bu duruma hem sinirlenmiş, hemde üzülmüş.
Ama komşu kraliçeye ayıp olmaması için onlara orada bir şey dememiş.
Bizim işçi arılara çıkması için izin vermiş.
Bizimkiler "olamaz, yüce kraliçe, biz ne yaptık" diye söylene söylene odalarına gitmişler.
Hem utançlarından, hem de ceza alma korkularından o gece uyuyamamışlar.
Ertesi sabah erkenden güneş doğmadan işe gitmişler.
Vızır vızır dur durak bilmeden çalışmaya başlamışlar.
Şansa bak ki, bir önceki muameleyi çok beğenen komşu kraliçe arı bugün bir daha ziyarete gelmiş.
Ve özellikle bizim vız vız ikiliyi izlemek istemiş.
Bakmış bizim işçi arılar vızır vızır çalışıyorlar, dur durak bilmiyorlar.
Komşu kraliçe, bizim kovanın kraliçesine demiş ki: "Ben sana 100 asker arı vereyim sen bana bu ikiliyi ver"
Bizim arıların kraliçesi de zaten onları artık sevmediğinden, ve onların aslında tembel olduğunu bildiğinden,
bu teklifi kabul etmiş
Komşu kraliçe bizim tembelleri alıp kovanına götürmüş.
Orada artık kraliçe arının yanında ona iltifat etme görevini almışlar.
Şansa bak ki hikayenin sonunda herkes mutlu olmuş.
Yani öyle moral bozmaya gerek yokmuş işçi arılar.
Siz hayatınızı yaşamaya devam edin, yarın ne olacağı belli değil.
-Gargara
17 Mart 2012 Cumartesi
Zemberek
Alavereli bir hapishanede
Gardiyan olarak işe başladım bugün
Kendinden emin moronların bulunduğu
Üç katlı bir gemide
Önümüz açık denizler
Makarn Adeon
Gardiyan olarak işe başladım bugün
Kendinden emin moronların bulunduğu
Üç katlı bir gemide
Önümüz açık denizler
Makarn Adeon
Hayvanlar Alemi 1
Bende diğerleri gibiyim.
Günlük işler yapan, herkes gibi çalışan, herkes gibi uyuyan, etrafta boş boş dolanan biri.
Hayatımda, dış görünüşümde bir ekstra olmayan, nah şu yukarıdaki eşek gibiyim.
Benimde iki gözüm, iki kulağım var.
Bu eşeğin farkı ne derseniz; bu eşek düşünmek istiyor.
Bu eşek özgür olmak, sorgulamak istiyor.
Bu eşek koşmak istiyor kırlarda. Uçmak istiyor uçurumun kenarında.
Kurtulup kaçmak istiyor sırtındaki yüklerden.
Ama bu eşek, bir eşek olduğunun farkında.
Kırlarda koşsa susar, sahibine geri döner.
Uçmak istese düşer ölür.
Yükünden kurtulsa sahibi onu yakalayıp geri koyar.
Şimdi bu eşek, yapabileceklerinin hayaline tutunup yaşamayı tercih ediyor.
Eşek gibi çalışıp yine eşek kalmaktansa, kaçmak için doğru zamanı kollamak,
her zaman bir umut ışığını beklemek, o duygu için yaşamak...
-Gargara
16 Mart 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)