bir ağaca asılı bal kovanında,
iki tembel işçi arı varmış.
Derken birinci işçi arı diğerine demiş ki,
"Vız vız vız, vız vız, vız vız."
Eee tabi diğer arıda katılmış bizim arıya katılmış.
Hep çalış çalış nereye kadar.
Kraliçeyi görüp ondan tatil için izin isteyeceklermiş.
Sansa bak ki kraliçe o gün yakınlardaki diğer kovanın kraliçesini yemeğe çağırmış.
Bizim işçi arılarda bunu öğrenmiş.
Fırsattan istifade, kraliçe yemek sırasında mutlu olur, bizimkilere tatili verir umuduyla,
gitmişler kraliçenin görüşme odasına, başlamışlar beklemeye.
Ne desek ne desek diye düşünürken bir anda kapılar açılmış, trampetler çalmaya başlamış.
İçeri büyük vızıltılarla komşu kovanın kraliçesi girmiş.
Bizim gariban işçiler hayatlarında sadece bir kere kraliçe arıyı gördükleri için,
komşu kovanın kraliçe arısını sanmasınlar mı kendi kraliçeleri.
İzin istemek için konuya girmeden önce biraz kraliçemizi pohpohlayalım ki
izni kolay kapalım mantığıyla, vızır vızır başlamışlar güzel laflara.
"Ey koca dünyanın en güzel kraliçesi, dağların efendisi, göklerin tanrıçası,
merhametli annesi. Sen ki bizi biz yaptın, sen ki bize can verdin, bize değer verdin,
biz seni diğer her şeyden çok seviyoruz. Sen bu ormanın tek kraliçesin bizim için.
Ey kraliçemiz bize izin ver ki sana dünyanın en güzel hediyesini bulmak için bir yolculuğa çıkalım"
derken, komşu kraliçe gülmeye başlamış.
Bizim işçi arıların arkasında oturan kendi kraliçeleri de her şeyi duymuş.
Bizimkiler anca arkalarını dönünce olayın farkına varmışlar tabii.
Yerin dibine girmişler utançlarından. O andan sonra lafı da çeviremezler,
çünkü ne yapsalar, ne deseler iyice batacaklar.
Kendi kraliçeleri bu duruma hem sinirlenmiş, hemde üzülmüş.
Ama komşu kraliçeye ayıp olmaması için onlara orada bir şey dememiş.
Bizim işçi arılara çıkması için izin vermiş.
Bizimkiler "olamaz, yüce kraliçe, biz ne yaptık" diye söylene söylene odalarına gitmişler.
Hem utançlarından, hem de ceza alma korkularından o gece uyuyamamışlar.
Ertesi sabah erkenden güneş doğmadan işe gitmişler.
Vızır vızır dur durak bilmeden çalışmaya başlamışlar.
Şansa bak ki, bir önceki muameleyi çok beğenen komşu kraliçe arı bugün bir daha ziyarete gelmiş.
Ve özellikle bizim vız vız ikiliyi izlemek istemiş.
Bakmış bizim işçi arılar vızır vızır çalışıyorlar, dur durak bilmiyorlar.
Komşu kraliçe, bizim kovanın kraliçesine demiş ki: "Ben sana 100 asker arı vereyim sen bana bu ikiliyi ver"
Bizim arıların kraliçesi de zaten onları artık sevmediğinden, ve onların aslında tembel olduğunu bildiğinden,
bu teklifi kabul etmiş
Komşu kraliçe bizim tembelleri alıp kovanına götürmüş.
Orada artık kraliçe arının yanında ona iltifat etme görevini almışlar.
Şansa bak ki hikayenin sonunda herkes mutlu olmuş.
Yani öyle moral bozmaya gerek yokmuş işçi arılar.
Siz hayatınızı yaşamaya devam edin, yarın ne olacağı belli değil.
-Gargara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder